Kadına şiddet ve habercilik
Kadına şiddet ve
habercilik
Kadına şiddet konusu son
on yılın en çok reyting yapan haberi olmak özelliğini
taşımaktadır. Ulusal televizyon kanalları ve on binlerce tıklanma
alan internet siteleri bu konu hakkında istedikleri zaman
istedikleri kadarı ile haber yapıp gündemi belirlemekteler.
Her geçen gün ile birlikte
kadına şiddet konusunda haber sayısının artıyor olması o konu
hakkında sanki gerçek imişcesine yorumlar yapılıyor olmasına
sebep oluyor.
Haber yapıyor olmanın
herhangi bir şeyi düzeltmediğini öğrenmek için daha ne kadar
deneyim gerekiyor bilemiyorum. Sadece ve sadece yaşanılan vahşetin
sunum şeklinden dolayı yeni haberlerin olmasına vesile olacak bir
dilin hiç kimseye bir yararı olmayacaktır. Tüm haber kanallarının
(tv – internet portalları – radyo - yazılı basın...)
muhatabının sadece sağlıklı yetişkinler olmadığının
bilincinin yerleşmesi gerekmektedir. Aksi halde vahşete ilişkin
haberlere muhatap olan çocukların dünyasına verilen zarar
kaçınılmaz sonuçtur. Antisosyal ve şiddete meyilli kişiler için
yol gösterici olması ise bir başka tarafı elbette.
Kadına şiddet ve Kamu
otoritesi
Kadının korunmasına
ilişkin mevzuata ilişkin pek çok düzenleme yapıldı, yapılıyor.
Mahkemelerin, sağlık kurumlarının, eğitim sisteminin, emniyet
güçlerinin, adalet sisteminin, ilgili bakanlık kurumlarının sınıflama, ayırt etme ve
yaptıkları çalışmalar maalesef bir diğerinden bağımsız
olabilmektedir. Kadına şiddet gibi bir çok nedene bağlı konu ve birden çok kurumun çalışma
alanına giren problemli durumlarda organize – birlikte çalışma
ve sonuç alma olgusunun ülkemizde yeterince yerleşmediği sürece, saptama ve çalışmalarda o derece eksik
kalmaktadır.
Kadına şiddet ya da
şiddetin normalleşmesi
Sorun olan tek başına kadına şiddet değildir, sorun şiddetin ta kendisidir. Şiddet kime, nasıl ve ne için
olur ise olsun bir problem olarak görülemediği sürece, şiddetin
kökenine inilemeyecek ve toplum şiddet davranışını zaman
içerisinde normalleştirecektir.
Yaşam sürdürdüğümüz
toplumda şiddet olarak tanımladığımız her ne var ise yaşamın
tamda içerisinde ve şiddetin paydaşı durumda. Şiddeti sadece
kadına şiddet olarak görür ve bu konu üzerinde yorumlar isek
kanımca herhangi bir çözüme ulaşamayız.
Şiddet ülkemizde her
yerde. Trafikte. Okulda. Akranlar arasında. Evlerde. Dizilerde.
Filmlerde. İnternette. Gelenekte. Kardeşler arasında. Kurumsal
yapılarda. Güvenlik sisteminde. Cinsiyetler arasında.
Cinsiyetlerin kendi arasında. Sokakta. İnsan hayvan ilişkilerinde.
İnsan tabiat ilişkisinde. İnsan çevre ilişkisinde. Aklınıza
neresi geliyor ise işte orada şiddetin var olduğunu dikkatli
bakarsanız, görürsünüz ancak kadına şiddet tanımlamasında
olduğu gibi henüz fark edilir değildir. Toplumun herkesimini ve
her an sarmalayıp duran şiddet her hali ile mücadele edilmesi
gereken bir sorun olarak görülmez ise kadına şiddet kesinlikle
çözümü olmayan bir sorun olarak hep var olacaktır.
Şiddet kendi başına
fark edilmediği sürece şiddet kavramının önüne koyduğunuz
herhangi bir kavrama ilişkin sorunu çözüme kavuşturabilmek
mümkün olamayacaktır. Şiddetin her türlüsü, her yerde birlikte
ele alınıp yaklaşım tümden değiştirilmediği sürece çözüm
imkansız olacaktır.
Kamu otoritesi ve toplum
tüm bileşenleri ile birlikte şiddetin her türlüsüne karşı
birlikte hareket etmek zorunluluğunu fark etmediği takdirde
kadına karşı, çocuğa karşı, hayvana karşı, doğaya karşı,
bireyin kendisine karşı ve daha sınıflanabilecek her türden
özelleştirilmiş şiddet türleri var olmaya devam edecektir.
Oğuzhan Eyilik
Pedagog – Psikolojik
Danışman
Yorumlar
Yorum Gönder