Kayıtlar

Mayıs, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Farkında mısınız tatil değil karne zamanıdır gelen?

Resim
Milyonlarca öğrenci karne dediğimiz bir değerlendirme belgesi ile bir eğitim – öğretim yılını daha bitirmiş oldu. Karneyi çocukların eline tutuşturan sistemin sanki çocukların durumunu değerlendiriliryormuş tutumu maalesef büyük bir yanılgı. Bakmayın karneyi çocuklara verdiklerine. O karnenin asıl sahibi o çocuklar ile temasta bulunan kim ise onlardır. Yapılan ve yapılması gereken tüm değerlendirme de esasında çocuğa dönük değil çocuk ile eğitim – öğretim adına temasta bulunan her kim ya da ne var ise ona yöneliktir. Çocuk herhangi bir alanda bir kabiliyet edinmiş ise bu çocuğun başarısı olması yanında bu başarının ortaya çıkması adına yeterli alt yapıyı sağlayan aile, toplum, okul, sosyal çevre ve diğer tüm sistemlerin başarısıdır. Aynı şekilde amaç edinilmiş bir kabiliyetin oluşmaması halinde sorun tamamen çocukta değil çocuğa ulaşmakta sorun yaşayan sistemdedir. Karnelerin üzerinde aitliklerini belirten isimler olabilir ancak oradaki değerlendirmeler çocukların başarı

Ne kadar değil ne yaptın demeliyiz

Resim
Herhangi bir konuşma yada sözleşmede, iş yeri yada sosyal hayatta ne yaptığımız hiç kimseyi ilgilendirmiyor ne kadar yaptığımız ise herkesi ilgilendiriyor. Zamanın insanı hep mutsuz, tatmin olmaktan uzak, yetinmeyi bilmiyor ve hep daha fazlası için mücadele ediyor. Çocuklar dahi sayılar ile ilgilenir hale geldiler, onlara ilk öğretilende doğal olarak sayılar ve buna bağlı olarak niceliğe ilişkin şeyler oluyor. Küçücük çocukların sözlerinde şu meslek ne iş yapar sorusu yerine ne kadar para kazanır suali sıklıkla duyulabiliyor. Sayıların egemenliğine inandığımız ve itaat ettiğimiz anda farkına varalım yada varmayalım tek gerçeklik madde oluyor. Maddeye tapınmanın ve onun dışında bir gerçekliğe öyle ya da böyle inanamamanın sonucu maalesef bu. Sayılara ve ne kadara ilişkin düşünce dünyası maddeye ilişkindir, sayılamayan şeylerin gerçekliği ve insana vereceği herhangi bir mutluluk olamamaktadır. Bugün artık sayılar ile sevinir olabildiğimiz gibi sayıların fazlalığıylada üzünt

Kayıp çocuklar ve çocuk cinayetleri

Resim
Ülkemiz gündemini bir süredir ciddi anlamda meşgul eden ve herkesin yaşam enerjisini tüketen, çocukların kaybolması, istirmar edilmesi ve/veya öldürülmesi olayları son dönemde fazlasıyla yaşanıyormuş algısı oluştursada her yıl binlerce yetişkin ve çocuk kayıplara karışıyor. Ülkemizde yada başka memleketlerde mala ve canlılara ilişkin zarar verme davranışları belirli oranlarda zamana göre değişmek ile beraber maalesef gerçekleşebilmektedir. Medya etkisi ve toplumun duyarlılık durumu ile birlikte çocuklara dair işlenen suçlar haklı olarak sürekli bir gündem maddesi haline gelmekte, duyarlılık artmakta ve maalesef travmatik sonucu olan yaşantıların korku hali yaşamlarımızı etkilemektedir. Her kaybolma ve cinayet haberinden sonra toplum biraz daha nevrotik bir hal yaşamaya, korkuların esiri olmak yolunda ilerlemeye devam etmekte. Evet herhangi bir canlının suç davranışının mağduru olması korkunç bir olaydır ancak bu türden yaşantılara karşı tedbirli olmak ile olayların vehametine k

Çocuk ve iletişim

Resim
Çocuk ve iletişim kavramları son bir kaç yüzyılın kavramları iken sanki insanlık var olmaya başladığı andan itibaren bugün anladığımız anlamda sanki varmış ve bugün olduğu şekli ile anlaşılıyormuş gibi düşünülebilmektedir. Oysa çocuk ve çocukluk özel anlamıyla yaşamda yerini bulabilmesi 16 ile 17. yüzyıllara denk gelmektedir. Bu yüzyıllar itibari ile çocukların yetişkinin küçüğü olarak anlaşılmasından, çocukların kendine has özellikleri olduğu, ihtiyaçları farklı olduğu şeklinde bir sürece doğru ilerleme gerçekleşmiştir. Çocuklar, 17. yy öncesinde "yetişkinliğin küçük hali" olarak algılandığı için kıyafetleri, yiyecek ve içecekleri, yaşam şekli, çalışma hayatına katılımı, yargı süreçleri için özel bir algı olmadığı için yetişkinler gibi yaşadıkları bilinmektedir. Sonraki yıllarda ise çocukluğun, gelişim ve yaşam süreçlerinin farklı bir dönem olarak algılanması ile çocuğa has oyunlar, kıyafetler, yiyecekler, yaşam şekilleri, çalışma hayatından alıkonulma ve eğitim süreçl

Çocuk ve Çocukluk

Resim
Çocukluk üzerine yapılan tüm yatırımlar, çalışmalar, tartışmalar, planlar ve yapılamayanlar o toplumun esasında gelecek algısıdır. Çocukluk ulusal ve uluslar arası mevzuat ile gelişim psikolojisi açısından ilgisine göre farklı tanımlanabilmek ile beraber genel kabul gereği ülkemiz için 18 yaşına kadar olan yaşam süreci olarak anlaşılmaktadır. Neden 18 yaşın öncesi çocukluk olarak kabul edildiğine dair tartışmalar devam etmektedir ve 18 yaş sınırı nihai değil "tanımlanmış – gerekçelendirilmiş kabul" olarak standart olarak kabul edilir. 18 yaşın çok yüksek olduğunu iddia edenler olabileceği gibi daha ileri yaşlara doğru bir kabulün olmasını iddia edenlerde vardır. Çocukluk sürecini nereden sonlandırırsak sonlandıralım çocukluk hakkında konuşmaya başladığınız anda göz ardı edemeyeceğiniz bir çok sistemin ortak paydası olan canlıyı konu edinmiş oluruz. Türk Hukuk sistemi Çocuk Koruma ve Aileye İlişkin Kanunlar ile çocuklar için yargılama ve korunma sistemlerini yas