Kayıtlar

Sokak Çocuklarındır

Sokakların güvensizliği, uygunsuzluğu ve hatta tercih dışı bir alan olarak görülmesi neticesinde yerine oluşturulan çocuk oyun alanları, kültürel ve eğlence amaçlı alanlar ile çocukların yaşantısına telafisi mümkün olmayan zararlar verilmiştir. Modern hayat sokakta çocukların olmayışı ile öğünç duyuyor ve buna kimseler artık ne şaşırıyor ne de rahatsızlık hissediyor. Sokak; doğal, normal, sıradan, ucuz, kolay, ulaşılabilir, deneyim ve kazanımları ile hayatın ta kendisi. Sokak oluşu ile çocuğa yarın ki yaşamında ne yapacağını öğretirken, kim ile nasıl ve ne şekilde yapacağınıda öğretir. Sokak, çocuğun ihtiyaç duyduğu her türlü duygusal, devinimsel ve psikolojik gelişime uygundur.  Sokak, çocukların kendiliğine göre gelişmesine, deneyimlemesine olanak ve şans verirken diğer her yer kendine göre bir kurgu ve amaç doğrultusunda katkı sağlamayı amaçlar. Sokakta arkadaşları ile oyun oynayan çocuğun kazanımları sadece kendisine dönük değildir. Çocuk diğeri ile olan teması ile birlikte yetişki

Çaresiz.

Kısa sayılmayacak bir yaşam ve bir şekilde başlamış evlilik hali. Hayatının neredeyse tamamında birileri ne derse onu yapmış ona yapmaya koşullanmış ve hep dinlemiş, dinlemiş, itaat etmiş. Kendi seçimleri olmayan tercihleri nedeni ile mutsuz olmuş, hor görülmüş, başarısız olmuş ve tekrar tekrar dönmüş sormuş ne yapmalıyım? Evlenmiş, kısa sayılamayacak hayat tecrübelerinin bir yerinde. Çocuk sahibi olmuş, bir, iki, üç. Ve hala kendisinin olmayan tercihleri hayat olarak yaşamaya devam etmiş. Yolunda gitmeyen onca şeye rağmen her nedense takılıp kaldığı sadece eşinin ona karşı olan haddini aşan davranışları olmuş. Bunlarada sabır göstermiş belki düzelir dedikleri için. Günler günleri kovalarken beklenilen iyilik hali yerini artan kötülüğe bırakmaya devem etmiş. Hiç susmayan ve sürekli akıl veren, yön verenler yaşantı sahibinin kendisinin kurgulamadığı hayatını yorumlamaya yeni yeni kararlar almaya devam etmişler. Ve birgün bu çaresizlik kapımızdan içeri girer. Aslında fıkra burada biter.

Oruç

Resim
Oruç, kulu olmaktan övünç duyduğun Rabbine öyle bir niyazdırki diğer tüm kulluklardan başkadır. Onun içindirki ben oruçluyum bir kalkandır. Sabahtan başlayıp akşama kadar devam eden her anında kulluk ile yoğrulmuş oluşun adıdır, oruç. Tüm gün devam eden hayata eşlik eden kulluk, insani ilişkilere düzen koyan haldir. Sana aç kalmayı öğütlerken senin tüm gün bunun ile birlikte Rabbine yöneldiğini, Rabbin ile muhatap olduğunu öğütleyendir, oruç. Hiç bir zaman dünyadan elini eteğini çek emri vermeyenin yanında hissedilebilmesidir, oruç. İşini yaparken, kazanırken veya kaybederken Rabbini unutmadan hareket etmenin temsilidir, oruç. Tüm bir yıla ve elbette hayata yansıması beklenen bir olgunluğun ön gösterimi ve ifadesidir, oruç. Oruç, seni senden öte bir aleme muhatap eyleyen ve gözetiminde olduğuna şüphesiz itaatin temsilidir. Oruç, bedenin helal rızıktan uzak kalması ve nefsine Rabbine itaati öğretmesidir.  Oruç, bedeninde can olanın şansıdır, Rabbine karşı yeniden kul olabilmek için. Oru

Ötekileştirmeyip, özendirelim

Resim
Bugünün sorunu düşünme yetisini yitirmiş kişiler iken çevremizde herhangi bir konuda herhangi bir düşüncesi olan birini gördüğümüze onu ötekileştirmek yerine özendirmeliyizki geleceğini kendisi kurabilen toplumlar olarak var olabilelim. Özellikle de çocuklar konuşabilsinler. Çocukların konuşması herhangi bir konu hakkında düşüncelerini ifade etmeleri ve hatta özgün olmalarından daha ilgi çekici ne olabilir. Biz yetişkinlerin kuralları, sebep – sonuç ilişkileri var ve çocuklar tüm bunlardan bağımsız düşünebilme yeteneğine sahip.  Çocuklarımızın bizim dünyamızın insanları ve bizden biri olmaları için çaba sarf ediyoruz ama çevremize baktığımızda görüyoruz ki, bir şekilde bir çok şey yolunda gitmiyor ve kendi geleceğimize yabancılaşıyoruz. Kötü olan ise tüm bu yabancılaşmanın köklerini yanlış yerlerde arayıp duruyor olmamız. Unutmayalım ki; kendi çocuklarının ne söylediğini anlayamayan topluluklar kendi çocuklarını yani geleceğini kaybetmiştir. Bir uygulama i

Anlayış bekliyoruz ama..

Resim
Her birimiz her an onlarca şekilde ve araç ile bir şeyler ile iletişim kuruyoruz ve genellikle iletişim kurmak konusunda problemlerimiz var. İletişim hataları konusu ilginizi çekiyor ise lütfen okumaya devam ediniz;  herkes bir diğerini anlayışsız olarak tanımlayabiliyor  oysa çoğunlukla iletişim problemleri anlayışsızlıktan değil  kendini uygun şekilde ifade edememekten  kaynaklı olabiliyor, bilmem ki farkında mıyız? Farkında olanlarımız iletişime açık kişiler ya diğerleri, onlar ise bir çok şeyi doğru yapmalarına rağmen iletişimin en önemli unsurunun kaynak kişinin becerisine bağlı olduğunu gözden kaçırabiliyorlar. Ne yapalım da kaynak biz isek doğru iletişim gerçekleşsin? Unutmayalım! İfade ettiklerimizin anlamı ancak karşıdakinin anlayabildiği kadarı ile sınırlıdır, onun içindir ki muhatap kim ise ona uygun dil ve yöntem ile uygun araçlar birlikteliği iletişim sürecini güçlendirecektir. Örneğin çocuklar ile iletişim kuracaksanız onların göz hizasına inmeniz ve gö

Çocuğunuz ile zaman geçirin

Resim
Bireyden çokluğa oradan tekrar bireye şeklinde evrilirken çocuklarımıza açık ve gizli olmak üzere bir çok olumlu – olumsuz mesajlar veriyoruz. Bu mesajlar çocuklarımızın kişilik oluşumunda emin olunuz ki açık ve net olarak yapılagelen her ne var ise onlar kadar önemlidir. Bugün okuyacak olduğunuz yazının çıkış noktası ve vurgulamak istediği ise çocuklarımıza ayırdığımız zamandır. Hayatın tam anlamıyla dakiklik üzerine devam ettiği bir zamanı yaşarken anne ve babaların çocukları ile olan iletişim süreçlerinin de bu durumdan etkilenmiyor olması söz konusu olamazdı. Bugün anne ve babalar çocukları ile kitap okumaktan tutunuz, oyun oynamaya, sosyal etkinliğe ve yemek saatlerine kadar her şeyin önceden bilinebildiği hayatları yaşamaktadırlar. Çocuklar, anne ve babaların gün içerisinde planlı olarak yapıp ettiği her ne var ise onlardan biri olarak zamanın akış çizelgesinde varlık bulmaktadırlar. Anne – babalar öylesine yoğunlar ki devam ettirdikleri makineleşmiş hayata çocukları

Sanal gerçeklik, gerçek değildir *

Resim
Gerçekliğin ne olduğuna ilişkin bilinçli ya da bilinçsiz olarak edindiğimiz tanımlamalar vardır. Gerçeklik kimimize göre an ve an yaşanılandan başkası değil iken bir başkasına göre gerçekliğin bu yaşam ile ilgisi yoktur. Ya da gerçeklik, beş duyu organı ile ulaşılabilenler olarak tanımlanabildiği gibi sezgi ve duyuş ile de varlığının kabulü mümkündür. Zamanımız insanının yanı başımızdaki ne söylediği, ne hissettiği, ne duyduğu hiç bir şekilde ilgisini çekmiyor iken sanal dünya aracılığıyla her daim elinin altında bulunan sanal kişilerin her beğenisi, her yorumu ve düşüncesi her şeyden daha önemli hale gelmiş durumda. Bizler her ne arıyorsak uzaklarda aramayı mecburiyet olarak hissetmekte, varlığımızı, düşlerimizi, düşüncelerimizi, umutlarımızı çok uzaklardan gelebilecek olan bir paylaşımın değerlendirmenin, varlığına teslim etmiş haldeyiz. Çokça konuşan, çokça gezen, çokça ortalıklarda bulunanlardan tutun, kendi halinde yaşayanımıza kadar her birimiz uzaklardan bize habe