Çocuk olmanın zorluğu - 1

       Doğum ile başlayan yaşam sürecini yeryüzündeki tüm toplumlar çocukluk çağı olarak tanımlamaktadırlar. Her toplumun yaşama katılan her yeni doğana aktarmak zorunda olduğu toplum bilgisi vardır. Bu aktarım doğumdan önce başlayan ritüeller ile başlayıp doğum ile birlikte yoğunlaşarak kendini hissettirir. Yeni doğan için yapılan törenler, eğlenceler, kırklama, cinsiyet özelliklerine uygun alış verişler vb.. Doğum ile başlayan yeni hayat, o toplumun toplumsal devamlılığının da garantisidir.
      Çok değil onlarca yıl önce; yıl ve aylara ilişkin planlamalar uygun ve kabul edilebilir gerçekler iken yaşanılan zamanın insanı için plan ve projeler haftalık ve saat bazında olduğunda dahi yeterlilik hissi vermemektedir. Zaman ve zamanın içinde oluşumunu sürdüren her şey hızına hız katarken, elbette toplumsal devamlılığın garantisi olan eğitim, üretim, sağlık ve güvenlik gibi kavramlar ve onları var eden yapılar da yeni duruma uygun şekilde tutum geliştirmek zorundadır. Toplumsal devamlılık için doğum oranlarının, geleceği nasıl şekillendireceği hararet ile tartışıla dururken dünyaya gelen her çocuk için her şey artık eskimiş ve kullanılmaz hale gelmiştir. Çocuk bir an önce öğrenmeli, bilgi ve beceri sahibi olmalı mümkün olduğu kadar hızlı şekilde çağın gereği olan üretkenlik vasfını kazanmalıdır.
Tümü bu zamana ait zorlamaların sonucu olarak çocukluk çağı aile ve toplum için ciddi bir sorun olarak ortada durmaktadır. Ekonomik hayatın ve sahipliğin öncelendiği hayatlar yaşanırken elbette üretmek ve kazanmak yegâne amaç olarak yaşanacaktır. Bu yaşam şeklinin beraberinde bulundurduğu kolaylık ve zorlukları vardır. Çocukluk en yakın çevresi olan aile ve de kurumlar için bir problem olarak çözümlenmeyi beklemektedir. Çocuğa ait sorumluluk anne – baba ya ait olması gerekirken, bu sorumluluk kurum ve toplumsal yapılar tarafından paylaşılması gerekir hale gelinmiştir.
Toplumlar yaşanılan değişimlere bir şekilde uyum göstermektedir. Var olan kurumlar görev ve sorumluklarında farklılaşmaya gidebilmekte, karşılığı olmayan hizmetler için yeni kurumlar ve meslek alanları inşa edilmektedir. Çocuk yuvaları, çocuk bakıcılığı, evde bakıcılık, gündüz bakım hizmeti, oyun evleri gibi daha bir sürü hizmet alanı yaratılmıştır. Varlığı yenilenmeyle belirginlik kazanan ve kazanacak olan tüm kurumlar anne – babanın üretim sistemi içindeki görevlerinden hiçbir şekilde uzaklaşmamalarını amaç edinerek örgütlenmektedir. Anne – babanın sorumluluklarının devri ile ortaya çıkan yeni yaşam şeklinin bir sonucu da, çocuğun çocukluk özelliklerini tanımlamak için kullanılan kavramların (özgürlük, oyun, deneme – yanılma, bireysellik edinimi, toplumsallaşma, yaşına uygun gelişim ve sorumluluk vb.) algısında da değişimler yaşanmaktadır. Modern yaşamda temel hedef, mümkün olan en hızlı şekilde toplumsal uyum ve beceri kazanımının sağlanması, bir an evvel üretim hayatına dâhil olmak, üretmek ve kazanmak şeklinde benimsenmektedir.
Unutulan odur ki çocuklar sadece kendileri için değil tüm toplumun sağlıklı şekilde devam edebilmesi için çocukturlar. Çocuklar, olmaları gerekenin aksine çocukluklarını yaşayamadan, ekran bağımlılığı, sınavlar, stres, kurallar ve yasaklar, katı disiplin ve belki de çalışma yaşamı ile gelişimlerine zarar verilmektedir. Çocuklarına çocuk olma hakkını ve hürriyetini yaşatamayan toplumların geleceklerinde ne gibi sorunlar ile karşılaşacakları kendini sosyal araştırmaların bulgularında göstermektedir. İçe dönük, obsesif, anksiyete düzeyi yüksek, denemekten korkan, septik, intihara meyilli, gelecekten hiçbir şey beklemediği gibi amaçtan yoksun yetişkinler, madde bağımlılığıyla ya da sakinleştiriciler ile yaşamayı sürdürmektedirler.






Çocuklar son sözün hep yetişkinler tarafından söylendiği, yetişkinler tarafından aslında kendi rahatları adına yapılandırılmış ortamlarda (kreş, okul, alış veriş merkezleri...) gelişim göstermek zorunda bırakılırken mutsuzlukları, kederleri, yalnızlıkları, hareket etme istekleri, soruları ve benzeri istekleri yetişkin sorumlular tarafından yaramazlık, uyumsuzluk, şımarıklık olarak görülebilmektedir. Oysa çocuklar düzleminde bir hayat tasarısında çocuklar için ilk düşünülecek şeyin çocukların hareket özgürlüğüne sahip olmaları için gerekli şartların oluşturulması ve sordukları sorulara kesinlikle her defasında cevaplar verilmesidir.
Oğuzhan Eyilik
Pedagog – Psikolojik Danışman

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çocuk Koruma Kanunu'na Göre Eğitim Tedbiri Uygulaması

Oruç

Çaresiz.