Basit bir gözlem, olgu, algı ve soru
Bir toplu taşıma aracındasınız ve alabildiğine kalabalık. Erkekler ve kadınlar ayakta. Bir erkek kalkıyor inmek için kapıya yöneliyor. Boşalan koltuğa ise hemen yakınında olan erkekler oturmayıp biraz uzakta dikilen kadına yer veriyorlar. Olay ve gözlem bu..
Şimdi erkeklerin bu davranışının altında yatan onları yönlendiren nedir. Soruda bu..
Kadında onlar (erkekler) gibi genç onlar gibi işe gidiyor onlar gibi telefonu ile meşgul ve her iki tarafta (cinsiyette) İstanbul trafiğinin çilesini her gün yaşıyor yani cinsiyetler dışında her şey aynı.
Kadın ve erkek cinsini eşdeğer gören algı yaklaşım ve her nevi sisteme göre eğer ki denk iseler bu davranış neden. her iki tarafta esasında modern sosyoloji ve ekonomi kuramlarına göre yaşamak daha iyi yaşamak için diğerinin tepesine binmeye muhtaç. Yani birinin diğerine yardım etmesi gibi şeyler rekabetçi yaşantının hiçte düşüneceği yapacağı şeyler değil. Sorunda bu..
Bu noktada birbirinden farklı ama aynı
sonucu üreten yaklaşımlar olabilir. Bu yaklaşımlardan bir tanesi
erkek cinsinin kadını kollamak korumak üzerine bir güdü ile
hareket ettiğini ifade etmek ve bu güdünün temel kaynağın
herhangi bir aidiyet ile ilişkisi olmadığını söylemek. Bir
diğer yaklaşım ise erkeğin kadını korumak gibi bir sorumluluğu
öğrenmesi ve bunu yaşantı haline getirmesi yaklaşımıdır.
Doğal yaşamın yani herhangi bir ideoloji -insan tarafından
oluşturulmuş- ya da aşkın bir gücün – Tanrı'nın
öğretilerinin etkisi olmaksızın salt erkek cinsinden olmanın
kadın cinsi üzerine bir sorumluluk – görev – koruma dürtüsü
ile birlikte var olduğuna inanmak hiçte güç olmasa gerek.
Birkaç cümle kurduktan sonra bu
konuyu şiddetin kadına yapılanına bağlayacağım.
Günümüzde kadına karşı olan tüm
şiddet, baskı ve yıpratmaların sebebini iki temel varsayımda
görüyorum bunlardan bir tanesi erkek ve kadın cinsine dair
sonradan tanımlanmış eşitlik ve denklik üzerine kurulu ekonomik
– sosyolojik söylemlerin doğurduğu ve gücü yetenin gücünün
yettiğini yok edebilme güdüsüdür. İkinci
varsayım ise birincinin de devamı olarak unutulan ve görmezden
gelinen cinsiyetlere ilişkin yaşamın yüklediği doğal
sorumluluklar. Tanımlanmış ve unutmuş olduğumuz kimliğimize
dair her ne var ise işte onların eksikliği ya da fazlalığının
oluşturduğu baskı neticesinde her türlü şiddetin kaynağı ya
da maruz kalanı konumunda olabiliriz.
Cinsiyetlerin eşitliğine inanıp,
hemcinsinin elinden parasını almak ile karşı cinsinden cinsel
yönden fayda sağlamak arasında fark görmeyen ve suç fiilleri
neticesinde oluşan psikolojik durum aynı ise işte bu noktada
suçluyu cezalandırmanın nasıl olacağını tartışmak yerine bu
zihniyeti yaratan her ne var ise onu ortadan kaldırmayı
amaçlamalıyız. Bununda imkansız olduğunu biliyorum.
Bunları düşünmek ve davranışın
nedenlerine ilişkin cevaplar bulmak yapılabilecek iyi bir şey
olabilir..
Oğuzhan Eyilik
Yorumlar
Yorum Gönder