Herşey OKU Emri İle Başlamıştı..

Oku emri ile peygamber gibi bir rehber, peygamber gibi bir kul, peygamber gibi bir insan, peygamber gibi harika olmak mümkün iken. Aynı oku emri ile firavun gibi karun gibi belam gibi krallar gibi imparatorlar gibi olmakta mümkündü. Mümkün.

Sıradan kimseler için oku emri onu takva sahibi bilge ve bilinen biri yapabilecek iken; cahil ve gene bilinen biri yapmasıda mümkün. Oku hitabını alması gereken yerden değilde yanlış yerlerden alan veya aldığı hitaba bir şekilde bir yerlerde sırtını dönen aşağılanmışlardan olmak zorunda kalır. Karşımıza bazen kitap yüklü eşek bazen ise insanlığından bir haber sureti insan olarak çıkabilir.

Oku emri herşeyin başı her şeyin bittiği yer. Ya okursun şeref ve edep sahibi olursun ya okursun ün sahibi amma edepten uzak olur kaybedersin yada muhatap bile olamadan göçüp giden çoğunluğa katılırsın.

Okumaya başlayıpta bu eylemini yarıda kesenin hali ilk cahilliğinden bile haberdar olmayan kişiden daha berbattır. Tehlikelidir. Canı yanmış vahşi misali her an bir yerlere zararı dokunabilir. Bazen farkına varır halinin ve ister diler ki en başa geri dönmeyi. Yada var ise bir kıvılcım taşıdığı arayıp bulmak ister aradığı o kutsalını. Aşkını. Özlemini. Yarenini.

Işte bilmek böyle acıdır. Bilmek için yola koyulan bunu göze almış mıdır bilemem ama bilmenin acılığını tattığında iş işten geçmiştir. Onun için herkes değil birazı bilmelidir. Zır cahillerin mutluluğu ve takvasına özenilmelidir. İbadetlerine zikirlerine nazar edimelidir.

Amma velakin yaşadığımız toplum ve zaman, cahilliğin ne zamanı, ne de buna müsamaha var. Ben bilmek istemiyorum deme şansına sahip değil kimseler. İllada bileceksin işine yarasada yaramasada.

Tüm bu olup bitenler arasında müslüman olmak ise bambaşka bir telaş. Müslüman olmanın hiç kimseye, hiç bir şey ifade etmediği zamanları yaşarken müslümanlar cemaatlerinin, tarikatlarının, mezheplerinin yada hemhal oldukları işlerinin adlandırılması ile varlık buluyorlar. Öyle anılıyorlar. Öyle ki, insani olması gereken, sıradan olması gereken tercihler bile çeşitli adlandırmaların isteği beklentisi ve yönlendirmesinin güdümündedir.

Müslüman olmanın kimse için bir şey ifade etmedği zamanlarda müslüman bireyin bir diğer müslümana hak ve sabr üzerine tavsiyede bulunması yada tavsiye istemesi yada bunun düşünülmesi ne mümkün. Müslüman biri diğer bir müslümandan emin değil iken bu dinin adı nasıl İslam oluyor buna inananlar nasıl müslüman. Bir müslüman diğerini dilediği gibi ötekileştirip kendi hizbine kul olabilmiş, gücün ve sermeyenin de etkisi ile dini tekelleştirmiş ise bu Allah'ın emri olan din nasıl olabiliyor. Kafire karşı dini korumak maksadı ile güçlü bir biçimde savunma yapması ve müslümanım diyene karşı ise iyi niyet ve inancı gereği özenli davranması gereken müslüman kimseler nerede.


Yaşanılan çağın insanı kaybetti. Müslümanlar ise iki kere kaybetti. Kendilerine ve halifesi olarak yaratıldıkları dünyaya ilişkin sorumluluklarını yerine getirmedikleri için. Kaybettik. Keşke bunun farkına varabilmeseydik..

Oğuzhan Eyilik - 2011

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çocuk Koruma Kanunu'na Göre Eğitim Tedbiri Uygulaması

Meslek seçiminde bireysel özellikler

Mazi ve Ati arasında